''Gün ışığını görünceye dek isyanın coşkusuyla dolup,böyle bir ateşin ortasında doğdum ben ve o gün tüm yaşamım boyunca sarıp sarmaladı beni...Çocukken bir kıvılcım gibi çıtırdardım.Büyüyünce tepeden tırnağa alev kesildim.Ben,bir devrimin kızıyım.Buna hiç şüphe yok,bir de atalarımın taptığı ihtiyar ateş tanrısının!''
FRİDA KAHLO
6 Temmuz 1907 yılında Meksika'nın güneyi Coyoacon'da,dünyaya geldiyse de,O Meksika devrimiyle birlikte doğduğunu söyler.(7 Temmuz 1910)
'' Ama kesin olan birşey varsa, o da acının
bedenime ilk kez o gün girmiş olduğudur''
Frida,o zamanki aşkı, Alejandro Gomez'le okuldan eve dönerken bindikleri otobüsün kaza yapması sonucu sol kalçasından giren,cinsel organından çıkan demir bir çubuk;derin yaralara yol açmıştı.
"Tuhaf bir çarpışmaydı bu; şiddetli değil, ağır ve yavaştı, herkesi sarstı, beni daha çok sarstı.İnsanın, çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni de deldi geçti."
Frida Kahlo'nun hayatını konu alan 2002 yılı yapımı,''Frida'' filmi de otobüs kazasıyla başlar.Filmde Frida Kahlo'yu Salma Hayek canlandırıyor.Aktrist,rolünün hakkını vererek ,Frida'nın güçlü,feminist,dimdik ayakta duran,hayata karşı umudunu hiç kaybetmeyen bu harika kadını muhteşem bir şekilde canlandırıyor.
Diego Rivera'yı ise;Prince of Persia:Sands of time,Da Vinci Code,Identity gibi birçok filmden hatırlayacağımız Alfred Molina oynuyor.Ayrıca ,Antonio Banderas ve Edward Norton eşlik ediyorlar.
''Yaşam böyle üstüme varmakla gaddarlık ediyor bana .Bu oyunda kağıtları daha iyi dağıtmalıydı.Payıma çok kötü bir el düştü.Bedenimde kara bir tarot var.Yaşam,belleği icat etmekle gaddarlık etmiş...Tıpkı size daha da canlılık verecek,içinizi acıyla zonklatan gizli bir güç gibi.Hiçbir gelecek olmadığının kesinliği karşısında geçmiş büyüyor,kökenleri genişliyor.''
Frida,bu kazadan sonra yatağa bağımlı hale geldi.Hayatı bir süre korselerle bitmek bilmeyen ameliyatlarla ve doktorlar,hastaneler arasında geçti.Bu süre zarfında 32 kez ameliyat edildi.
"Yaşamım boyunca kaç korse kullandım? Kabaca otuz diyebilirim. Onları süsledim; boyalarla, küçük kumaş parçaları yapıştırarak, renkli tüyler, minik ayna parçacıklarıyla süsledim onları."
''Bir defa, seçme şansım yoktu. Ve aslında pek de önem vermeksizin resim yapmaya başladım. Böylece bana eziyet edip, her an beni sorgulayacak, az kalsın kimliğimi elimden alacak olan aynadan görüntüyü çaldım."
Hayatının çoğunu yatak geçirmek zorunda kalmış olsa da,herşeye rağmen içindeki yaşama arzusunu,umudunu hiçbir zaman kaybetmeyen Frida,resim yapmaya da kazadan sonra başladı ve kısa sürede yetenekli olduğunu çizdiği portrelerle gösterdi.En ilginci ise,kendisini çizdiği otoportreler...Başının üstüne koydurduğu aynaya bakarak kendisini çiziyordu.
Fil ile Güvercin'nin evliliği
Diego Rivera ile tanışması ve tutkulu bir şekilde sürecek olan aşkın başlaması da,Frida Kahlo,kendisinden çalışmalarını değerlendirmesini istemesiyle başlar.1929 yılında da evlenirler.Ancak Diego Rivera,şişman,çirkin bir adam olmasına rağmen birçok kadın etrafında dönüyordu.Çapkın bir adamdı ve Frida ile evlendikten sonra bile sadık bir eş olamadı ve O'nu kız kardeşiyle bile aldattı.1930 yılında Diego Rivera'ya Amerika'dan teklif gelmesi üzerine oraya yerleştiler.
Düğün fotoğraflarından yola çıkarak "Frieda ve Diego Rivera" (1931) adlı tablosunu yaptı. San Fransisco Kadın Ressamlar Topluluğu yıllık sergisinde sergilenen bu eser, onun bir sergide yer alan ilk tablosu oldu.
Sık sık sağlığı bozulan Frida, dayanılmaz acılarla başa çıkmak için bütün gücüyle resim yapmış, yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da sergiler açmıştır. 1938’de New York’ta açtığı sergi ona büyük ün getirdi, 1939’daki Paris sergisi ile övgüler topladı.
1943’de La Esmeralda adlı yeni bir sanat okulunda öğretim üyeliğine başlayan Frida, sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders vermeyi on yıl boyunca sürdürdü. Sağlık koşulları nedeniyle Mexico City'e gidemediğinden, derslerini evinde veriyordu. Öğrencilerine "Los Fridos" (Frida öğrencileri) denildi.
1948'de yeniden Meksika Komünist Partisi'ne katılmak için başvurdu ve başvurusu kabul edildi.
1950'de omurgasındaki sorunlar nedeniyle hastaneye kaldırıldı ve 9 ay hastanede kaldı. 1953 yılı Nisan ayında Mexico City’de bir kişisel sergi açtı;hasta olmasına rağmen ülkesinde açtığı sergiyi kaçırmak istemiyordu.Temmuz ayında sağ bacağı kesildi.Frida Kahlo, 13 Temmuz 1954’te, akciğer embolisi teşhisiyle son nefesini verdiğinde; arkasında bıraktığı son tablosu; Yaşasın Yaşam isimli bir natürmorttu.
İnişli çıkışlı bir ilişkileri olmasına rağmen Frida ve Diego, Frida’nın ölümünden önce yine bir araya gelmişti.
"Bu bir aşk beraberliği idi. Bize uygun, taşkın bir akarsu gibi delişmen, Nikaragua şelalesi ya da Iguazu çavlanları gibi coşkulu, denizlerin dibi gibi derin ve gizemli, Odysseus'un akdenizi gibi fırtınalı, Patzcuaro gölleri gibi uysal ve Aztek chinampaları (yüzen bahçe) gibi verimli, çöller gibi yorucu ve altın gibi pırıltılı, yırtıcı hayvanlar gibi ürkünç, yaşayan evren gibi rengarenk."
"Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım."
Bana göre,Frida Kahlo,kendisinin de dediği gibi sürrealist değil aksine gerçekçi bir ressamdı.Belkide içmizdekileri,Frida gibi gösteremediğimiz için gerçeküstü olarak algılıyoruz.Aslında bu algılamamız da bizler açısından doğru;çünkü düşünmeyiz duygularımızın,iç dünyamızın maddeye dönüşünce nasıl olacağını...İçimizdeki duygu yoğunluğunu,karmaşasını,düzenini dökebilsek tuvale,kim bilir ne harikalar çıkardı.
Çoğu kendi portresi olmak üzere hepsinde kendi çektiği acılar üzerinde durmuştur.Frida,kendimden daha iyi kimseyi tanımıyorum diyordu.İşte, belki de bu yüzden kendisini ,hissettiği duyguları tam anlamıyla tuvallerine yansıtabildiği için olağanüstüydüler.Ve ,O sadece bunun için değil,Meksika tarihini ve kısa süreli Amerika'da da olsa oradaki kültür öğelerine yani yaşadığı döneme de sırtını dönemediği için harika sanatçıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder